Formül kelimesi bile tiksindiriyor beni çünkü kurallı, ölçülü, dizili olan her şeyden uzağım, hiçbir zaman bir yere sıralanmadım, önce ben vardım, sonra ne olduğu hiç belli olmadı, çünkü ne bir önce vardı ne de sonra, sadece ortada bir yer vardı, zamanın beni dövdüğü, kusmuğun içine basarak yürüdüğüm, döne döne aynı yere tıkandığım o yer. Matematik dedikleri şey baştan kaybedilmiş bir kumar gibi, düzenin rakamla ölçülen sureti ve ben düzenin çocuğu değilim, ben kaosun kusmuğuyum; topladığımı sandığım her şey, içimden bir parçayla birlikte eksildi, çıkan ben oldum, eksilense üzerime yapıştırılmış ne varsa. Kalem yuttum, sindiremedim, mide asidim mürekkep oldu ama kusamadım, kağıtları vücuduma sardım, derime yapıştılar, kağıt inceldikçe ben kalınlaştım, zihnim çatladı, duvarı dökülmüş bir ev gibi, bir tarafı sıvalı, diğer tarafı karanlık ve ben hep o arada yaşadım. Sandalyem vardı, ahşap, çürük, keskin kenarlı, çivisi dışarıda; her oturuşumda kanatırdı ama kalkmadım çünkü kalkmak başka bir şeye oturmak demekti, başka bir şey istemedim, yara gibi alıştım, rahat olduğunu sandım çünkü başka bir şey bilmiyordum ve her oturuşta biraz daha içine gömüldüm, ta ki sandalye bile benden nefret edene kadar. Ocağım vardı evde, ısınmazdı ama yanardı, bazen sadece yanmak, faydalı olmaktan daha dürüsttür, orada konuşmadım çünkü dilim kırılmıştı; dil dediğin doğduğun evdeki ikinci sopa, ya seni adam eder ya da içinden bir şey öldürür, ben içimden öleni sevdim. Üzerimde beyaz bir gömlek vardı, hep beyaz, çünkü leke gösterir; siyahı severdim ama beyazı giydim çünkü lekesiz yaşanmazdı, düşüncelerimi giydim önce, sonra gömleği, ama düşünce inceydi, gömlek bol, ikisi de taşımıyordu beni. Dolabımda sağlam fikirler vardı, zamanında çok giyildiler, yıprandılar, şimdi kaşındırıyorlar, hiçbir fikri üzerime alamıyorum, hep bol, hep dar, hep bir yanından kaçıyor ve artık çıplağım ama hâlâ üzerimde bir ağırlık var. Nefes almak istemiyorum çünkü her nefeste içeri başka bir şey giriyor, düşünceler bile nefesle bulaşıyor, artık düşünmek istemiyorum çünkü düşünmek ağır, yaşamak gevşek, uyumak gereksiz, bildiğim her dili unutmak istiyorum ama önce hangi dilde öldüğümü hatırlamam gerek çünkü ben kaç dilde gömüldüm bilmiyorum ama hâlâ aynı kelimeyle uyanıyorum: yeter.